Psikoanalitik terapi, bilinçdışı zihnin düşünceleri ve davranışları nasıl etkilediğine bakar.
Freud bilinçsiz farkındalık yüzeyinin altında olan arzuların, düşüncelerin ve hatıraların rezervuarı olarak bilinçsizliği tanımladı. Psikolojik sıkıntı ve rahatsızlıklara yol açabilecek bu bilinçdışı güçler olduğuna inanıyordu.
Psikanaliz, bu olayların bireyi nasıl şekillendirdiğini ve mevcut eylemlere nasıl katkıda bulunduğunu keşfetmek için sıklıkla erken çocukluk deneyimlerine bakmakla ilgilidir.
Freud’a göre kişilik gelişimi yaşamın ilk altı yılında geçirilen psiko-seksüel aşamaları, bilinçdışı motivasyonlar, biyolojik ve içgüdüsel dürtülerle meydana gelmektedir. Tüm bu içgüdüsel dürtüler bireyi yaşama, büyüme, gelişme ve yaratıcılık doğrultusunda yönetmektedir.
Psikoanalitik görüşe göre kişilik id, ego ve süperego olarak üç sistemden oluşur. Bu üç bileşen bir bütün olarak işlev yapmaktadır.
-İd kısmı biyolojik,
-Ego kısmı psikolojik,
-Süperego ise sosyal bileşeni oluşturur.
İd, psişik enerjinin temel kaynağı olup, içgüdülerin yerleştiği yeni doğan bebektir. Kuralsız, kör, talepkâr ve ısrarcıdır. Tamamen zevk, haz duygusunu temel alır. Acı ve gerginliğin azaltılmasına yönelik mantıksız, ahlaksız, içgüdüsel gereksinimlerin doyumunu hedefler.
Ego, dış dünyanın gerçek yüzüdür. İç dürtüler ile dış çevrenin beklentileri arasında dengeyi bulucudur. Ego bilinci kontrol eder ve sansürcüdür. Gerçeklik ilkesinden yola çıkarak mantıklı düşünceler üretir ve gereksinimleri karşılamaya yönelik planlar yapar. Hayali durumlar ile dış dünyadaki gerçekler arasındaki ayrım, egonun vazifesidir.
Süperego, kişiliğin yargılayıcı kısmıdır. Ahlakçıdır, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış gibi değerlerimizi belirler. Gerçeklikten çok ideallerle uğraşır ve hedefinde yaşamdan zevk almak değil, mükemmelliğe ulaşmak için çaba göstermek yatar. Üzerimizde hissettiğimiz öz saygı, suçluluk, kendini aşağılama, değersizlik gibi duygular süperegonun yansımalarıdır.
Psikanalizde, temel amaç bilinçdışı süreçleri bilinç alanına getirerek, tercihlerin ve davranışların amaçlarını ve sebeplerini ortaya çıkarmaktır. Psikanalize göre karakteri oluşturan üç önemli faktör vardır. İd, ego ve süperego. Bunların arasında yaşanan çatışmalar, problemlerin temeli olarak görülür. Bu çatışmaların sebepleri hakkında farkındalık kazanıldığında, problemler de çözülmüş olur. Çocuklar için ayrı, yetişkinler için ayrı teknikleri barındıran psikoanalitik terapi yöntemidir.
Psikanalitik Hangi Durumlarda Kullanılır?
Psikoanalitik Terapi hem yetişkinlerde hem de çocuklarda çeşitli durumları ve duygusal sorunları tedavi etmek için kullanılır. Ve şu sorunların tedavisinde kullanılabilir:
• Kaygı
• Depresyon
• Panik ataklar
• Fobiler
• Takıntılı davranış
• Travma
• Yeme bozuklukları
• Benlik saygısı sorunları
• Cinsel Sorunlar
• İlişki sorunları
• Kendine zarar veren davranışlar
Terapötik Teknik ve Yöntemler
Serbest Çağrışım: Temel bir tekniktir. Kişiye hiçbir sansür yapmasına izin vermeden düşüncelerini paylaşmasıdır
Yorumlama: Psikanalizde bilinçdışı ürünü bilince getirmek için sorulan bir soru, görüş ya da ortaya konan bir davranıştır. Psikanalizde yorum yapılırken, hastanın getirdiği malzeme, onun geçmişteki çatışmalarına bağlanarak ele alınır. Yorumlama yüzeyden derine şimdiden geçmişe doğru dikkatli ve yavaş bir şekilde yapılmalıdır. Bu bağlamda önce direnç ve savunmalar yorumlanır. Bu da psikoterapinin bir aşamasıdır.
Direnç Analizi: Direnç eğer değişime karşı olan tüm güçler ise o halde bunun altında yani bilinçdışında, direnç gösterilen duruma dair bir korku, dürtü, istek veya anı yatıyor demektir.
Rüyaların Yorumu: Rüyalar arzuların sembolik yollarla doyurulmasının bir dışavurumudur. Rüya gören kişinin, her bir rüya imgesiyle ilgili çağrışımları ve düşünceleri rüyayı anlamada ipucudur.
Transferans analizi ve yorumu: Daha önce söz edildiği gibi transferans, danışanın geçmiş ilişkilerini çarpıtarak, analiste yönlendirilmesidir. Bu bir fırsat olarak görülmektedir. Transferans analizi, danışanın şimdiki işlevleri üzerine, geçmişinin etkileri ile ilgili içgörünün kazanılmasını sağlar. Transferans analizinde, danışanın fikse (takılıp kalma) olduğu duygusal gelişimi, çatışması üzerine çalışılması sağlanmaktadır. Geçmiş ilişkilerin etkileri, terapötik ilişkide, benzer duygusal çatışmalar üzerinde çalışılarak bilinç düzeyine çıkarılmakta, yok edilmektedir.
Psikanalitik Psikoterapinin Faydaları Nelerdir?
Psikoanalitik psikoterapi, kişinin davranışlarını yönlendiren bilinçdışı faktörleri anlamasını sağlar. Bu süreçte danışana bir terapist eşlik eder ve her seans için ayrıntılı notlar tutar. Psikoanalitik psikoterapi, kişinin yaşam kalitesini aratırken bir yandan da kişiye birçok fayda sağlamaktadır bunlar şöyle sıralanabilir:
• Psikoanalitik psikoterapi, duygulara odaklanır ve bir danışanın yaşadığı tüm duyguları araştırır. Örneğin, danışanın nelerden kaçındığını inceler. İnsanlar genellikle rahatsız edici buldukları belirli duygu, düşünce ve durumlardan kaçınırlar. Danışanın nelerden kaçındığını anlamak hem psikanaliste hem de danışana böyle bir kaçınmanın neden meydana geldiğini anlamasına yardımcı olabilir.
• Psikoanalitik psikoterapi, yinelenen temaları tanımlar. Bazı insanlar kendilerine zarar veren davranışlarının farkında olabilir ancak bu davranışların önüne geçemiyor olabilir. Bazı kişiler ise bu davranışların kendilerini nasıl etkilediklerinin farkında olmayabilir. Psikoterapi sayesinde tüm bu belirsizlikler ortaya çıkarılır ve konu üzerinde çalışır.
• Psikoanalitik psikoterapi, kişilerin geçmişte ne yaşadığını keşfeder. Diğer terapiler ile psikoterapinin arasındaki fark budur: birçok terapi yöntemi mevcut düşünce ve davranışların kişiyi nasıl etkilediğini araştırırken, psikoterapi geçmişi irdeler. Psikoanalitik yaklaşım, insanların geçmişlerini keşfetmelerine ve bunun mevcut psikolojik durumlarını nasıl etkilediğini anlamalarına yardımcı olur. Danışanların, bulunduğu zamanı daha güzel bir şekilde yaşaması için geçmiş deneyimleri ile olan bağlarını koparmasını sağlar.
• Kişilerarası ilişkileri araştırır. Terapi süreci boyunca, insanlar hem şimdiki hem de geçmişteki kişilerle olan ilişkilerini keşfeder ve değerlendirir.
• Terapötik ilişkiyi vurgular. Psikoanalitik terapi oldukça kişisel bir serüvendir. Terapist bu serüvende danışanın yanında olur ve psikanalist ile danışan arasında farklı bir bağ kurulur. Terapötik ilişki bir bakıma terapist ve danışan ittifak kurulduğu takdirde sağlıklı olur.
• Psikoanalitik psikoterapi, diğer terapilerin aksine danışana özgür bir alan sunar. Danışan; korkuları, fantezileri, arzuları ve rüyaları hakkında konuşmakta özgürdür.