Çığlık terapisi veya primal
terapisi Psikoterapist Dr. Arthur Janov tarafından kurulan, kişilerin yaşadığı stresi
ve mutsuzluğu azaltmaya yardımcı olabileceği fikrinden oluşmaktadır. Terapi kısaca
kişinin biriktirdiği stresi serbest bırakmaya ve bunun üzerinde çalışmak olarak
açıklanabilir.
Primal Terapi, kişilerde var olan psikolojik sorunu çözmek için çocukluk çağında yaşamış olduğu travmasını yeniden yaşatarak iyileştirmeye odaklanan travmaya dayalı terapi şeklidir. Primal tedavinin arka planında nevroz ve zihinsel sağlık gibi olumsuz belirtilerinin nedenini çözülmemiş erken çocuklukta yaşanmış olan travmalardan kaynakladığını düşünmektedir. Primal terapinin uygulayıcıları, terapi sürecinde zihinsel durumlarda danışanlarına boş sandalye tekniğini uygulamaktadır. Rehberlik ettikleri süre boyunca, boş sandalye tekniği ile travmanın neden kaynakladığını herhangi bir kişi veya varlıkları temsil eden boş bir sandalye ile öfke gibi diğer ifade edilmemiş duyguları açıklamaya anlamaya dayanır.
Primal terapinin ilk amacı, danışanın önce bastırılmış duygularından kurtulmayı
ve bu duyguları ifade etmesini sağlamaktır. Bu durumu ortaya çıkartırken kişi
ve terapisti arasında konuşma sırasında, ağlıyorken veya çığlık atarken
kendilerini rahat hissetmelerini sağlayacak güvenli ortamda yapılmaktadır.
İlkel terapi, kaygı, depresyon ve öfke gibi psikolojik
sorunlar da dahil olmak üzere çok çeşitli sorunları olan insanlara yardım etmek
için kullanılır. İlkel terapi, bastırılmış duyguların neden olduğu düşünülen
fiziksel semptomları tedavi etmek için de kullanılabilir.
Primal terapi ile tedavi edilen semptomlar arasında
ülserler, baş ağrıları, sırt ağrısı, astım, kurdeşen ve hatta kanser bulunur.
Primal terapi, insanların yetişkin yaşamlarında travmatik
olayları işlemelerine yardımcı olmak için de kullanılabilir. Bu, önemli yaşam
değişiklikleri, boşanma, bir aile üyesinin veya arkadaşının ölümü, iş kaybı
veya yakın zamanda meydana gelmiş olabilecek herhangi bir travmatik olayı
içerebilir. Bazı insanlar, bu stresli zamanlarda yaşadıkları duygularla başa
çıkmalarına yardımcı olmak için ilkel terapi kullanılmaktadır.
Erken Çocukluk Dönemi Travmalarına Şunlar Örnek Verilebilir:
Fiziksel İstismar
Erken çocukluk döneminde fiziksel istismar gören çocuklar,
yaşadıkları bu durumlar yetişkinliğe kadar etkileri olmaktadır. Çocukken yaşanılan
vurma, tekme, yumruk atma ve her türlü diğer kasıtlı fiziksel zarara uğramaktır.
Cinsel İstismar
Erken çocukluk döneminde fiziksel istismara benzer durumda
cinsel istismar uğrayan çocuklar bütün hayatları boyunca olumsuz kalıcı ekiler
yaşayabilmektedir. Çocukken yaşadıkları istenmeyen öpüşme veya dokunma diğer
cinsel eylemleri içermektedir.
İhmal
Çocuklarda temel günlük hayati ihtiyaçların uygun yiyecek, barınma ve su gibi ihtiyaçları çok az erişime sahip olmak. Başka birinin sorumluluğu altında bakıcının elinde olması da sayılabilmektedir. Erken çocuklukta yaşanan ihmal, bakım eksikliği nedeniyle oluşan olumsuz benlik duygusu gelişmesi çocuklarda travmaya sebep olabilmektedir.
Her terapide olduğu gibi primer
terapide teknikler kullanılmakta; terapist ve danışan arasındaki terapötik sürece
mentorluk eden aşamalardır. Bunlar şu şekildeki gibidir:
Gerileme
Gerilme aşamasındaki hedef,
kişiyi travmanın deneyimlediği o duygusal ve psikofizyolojik duruma
bağlamaktır. Bu duruma gerileme yapmak, tüm yollarıyla yaşanmış duygusal acının
ortaya çıkarılması kolaylaştırmak için bastırılmış geçmişe yönlendirilir.
Serbest bırakmak
Serbest bırakmak aşamasında, travmayı yaşadığı anla temas
kurduğu için devam eden bastırılmış acısını serbest bırakmak ve açıklamak
gerekir. Bu terapi ağlamayı, çığlık atamayı
her duyguyu çekinmeden salıvermeye yüreklendirir.
Entegrasyon
Terapinin üçüncü aşamasında, yaşanılan travmayı iyileştirmek
ve baş etmek için belirleyici bir aşamadır. Geçmişte mantık aramanın geçmişe
anlam vermenin, eksik parçaları birleştirmenin ve affetmek için yapılan bir
çalışmadır. Kişinin kendi daha sağlıklı şimdi ve geleceği hak ettiğini
hissetmesi için kişinin kendini affetmesi gerekir.
Çözünürlük
Herhangi bir psikoterapötik egzersizde, bu
psiko-duygusal yolculuğun nasıl kapatılacağını bilmek belirleyicidir. Kişi
kendini duygusal acıdan özgür hissetmeli ve yeterince güvende, tatmin olmuş ve
günlük yaşamla yüzleşebilecek yeterli becerilere sahip olmalıdır.